Gönderim zamanı 14.08.2010 - 13:07
Aradım, taradım, kör zihnimin gözlerini açacak açıklamayı KESK'in açlıklamasında buldum. Görüyorum Allahım görüyorum..!
1-Anayasa değişiklik paketinin; 1 numaralı, Çocuklar, yaşlılar özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz maddesi. 2 numaralı 'Herkes kendisi ile ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir maddesi' 3 numaralı 'Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti maddesi' 4 numaralı 'Her çocuk korunma ve bakımdan yararlanma, anne ve babası ile doğrudan ilişki kurma hakkına sahiptir. Devlet her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirler alır maddesi. Ve 8 numaralı 'Herkes bilgi edinme kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir maddesi. İnsanların temel hak ve özgürlükleri ile ilgili düzenlemelerdir' Şimdi bakın Sayın Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı temel hak ve özgürlüklerin referandum konusu yapılması ile ilgili neler söylemişler; Hatırlayacaksınız Sayın Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı İsviçre'de yapılan minare referandumu ile ilgili yapmış oldukları açıklamalarda temel hak ve özgürlüklerin kesinlikle oylama konusu yapılamayacağını ifade etmişlerdir. Oysa şimdi; yapılan Anayasa değişikliği paketini incelediğinizde direkt temel hak ve özgürlüklerle ilgili olan yukarıda saydığımız bu maddeler 12 Eylül'de halkoyuna sunulacaktır. O gün temel hak ve özgülüklerin referanduma sunulamayacağını ifade edenler, kendi ülkesinin insanlarını ilgilendiren temel hak ve özgürlükleri referanduma götürmekten kaçınmamaktadırlar.
2-Yine Anayasa değişikliği paketi içerisindeki toplu sözleşme hakkı, kadınlara ilişkin pozitif ayrımcılık, adil yargılama hakkı gibi düzenlemelerde temel hak ve özgürlükler kapsamında olmasına rağmen 12 Eylül'de halkoyuna sunulacaktır.
3-Anayasa değişiklik paketinin 6'ncı maddesinde Kamu Çalışanlarına Toplu İş Sözleşmesi yapma hakkı verilmiştir.' Maddesi büyük bir kandırmacadır. Kamu Çalışanlarına toplu sözleşme hakkı verdik diyenler kamu çalışanlarını ahmak yerine koymaktadırlar. Çünkü dünya sendikal literatüründe grev hakkı olmadan toplu iş sözleşme hakkının olamayacağı bu konuda birazcık bilgi sahibi olan herkes tarafından bilinmektedir. Söz konusu değişiklik maddesi, incelendiğinde grev hakkı bulunmadığı gibi, toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir denilmektedir. Aynı maddenin sonunda da Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkil ve çalışma usul, esasları kanunla düzenlenir denilmektedir. Yani bu kurulun hükümet tarafından kendi istediği gibi şekillendirileceği açıktır. Asıl önemlisi bu kurulun kararlarının kesin ve toplu sözleşme hükmünde olmasıdır. Yani bu kurulun kararları sendikalar tarafından yargıya dahi taşınamayacaktır. Söz konusu değişiklik kamu çalışanları açısından şu andaki durumdan daha geridedir. Oysa; kamu çalışanları toplu sözleşme ve grev hakkı gerek Türkiye'nin uluslar arası sözleşmelere atmış olduğu imzalar gerekse AİHM' nin bu yönde vermiş olduğu kararlar doğrultusunda zaten vardır. Bu var olan haklar hükümetler tarafından ısrarla yasalaştırılmayarak gasp edilmektedir. Bunun aksini iddia edenlerle her platformda tartışmaya hazırız. Kamu çalışanlarına toplu sözleşme ve grev hakkı verdik diyenler, mecliste oy verdikleri anayasa değişikliği paketini oturup bir kez daha okusunlar.
4-Anayasa değişiklik paketinde kadınlar için pozitif ayrımcılık önerenler; önce yaşam biçimleri ile davranışları ile kadınlara saygılı olmayı önlerine koymalıdırlar. Bir yandan anayasa değişiklik paketine kadın için pozitif ayrımcılık içeren maddeler öngöreceksiniz, bir yandan da yabancı gazete manşetlerine çıkacak biçimde kadını adeta ikinci sınıf varlık, bir mal gibi görerek kendisine 3 eş almış şahsı Başbakanlık Danışmanı yapacaksınız. Sonrasında da kadınlara biz sizler için anayasa paketine pozitif ayrımcılık içeren maddeler koyduk diyerek kadınlardan destek isteyeceksiniz. Bu durumu kendisine saygısı olan hangi kadına anlatabilmeyi düşünüyorsunuz.
5-Anayasa değişikliği paketi için 12 Eylül anayasasını, darbe anayasasını kaldırıp halkın anayasasını yapıyoruz diyeceksiniz. Ama yönetimini elinize geçirene kadar 12 Eylül'ün ürünü dediğiniz ve acilen kaldırılması gerektiğini savunduğunuz öğrencilerin her anlamda mağduriyetine neden olan YÖK'ü kaldırmayacaksınız. Yine tamamen anti demokratik bir işleyişe sahip olan RTÜK'ü kaldırmak için hiçbir girişimde bulunmayacaksınız. O zaman siz bu anayasa değişikliğini 12 Eylül darbe anayasasını değiştirmek için değil de, elinize geçiremediğiniz kurumları kendi hegomanyanıza almak için mi yapıyorsunuz
6-Anayasa paketi değişikliği ile yargıyı daha bağımsız hale getirdiğinize söylemenize rağmen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun başında yetkileri daha da güçlendirilerek Adalet Bakanının ve Müsteşarının ısrarla bulunmasını hangi yargı bağımsızlığıyla açıklayacaksınız.
7-Yolsuzluklarla ve yoksullukla mücadele edeceğiniz iddaanıza rağmen Türkiye'de yolsuzlukla mücadelenin en önemli ayağı olan Milletvekili dokunulmazlığı ile ilgili neden bir tek düzenleme yapma gereği duymadınız. Türkiye'deki herkesin bağımsız yargı önünde hesap vermesi gerektiğini söylerken Milletvekillerini ısrarla niye bunun dışında tutuyorsunuz.
8-Yine 12 Eylül darbe anayasasının ürünü olan ve halkın demokratik iradesini sandığa tam anlamıyla yansımasının önündeki en büyük engellerden biri olan seçim barajının kaldırılmasını neden gündeminize almadınız.
9-Yapılan anayasa değişikliği ile Türkiye'nin daha fazla demokratikleşeceğini, insan hakları ve demokrasinin Türkiye de egemen olacağını söylemeden önce; Ankara'nın kışında suları donmuş havuzların içerisine döktüğünüz, gaza boğduğunuz ekmeklerinin mücadelesini veren Tekel İşçilerine ve 2009 1 Mayısında Disk binasında gazla öldürmek istediğiniz Taksim e çıkmak isteyen emek ve demokrasi güçlerine yapılanların hesabını vermek zorundasınız. Demokratikleşme önce ülkeyi yönetenlerin beyninde başlar.
**************************************************
"SENDİKA VE TOPLU SÖZLEŞME
Aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunabilecek. Memurlara ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı tanınacak. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde, taraflar Kamu Görevlileri Kuruluna başvurabilecek. Kurul kararları, kesin ve toplu sözleşme hükmünde olacak. Toplu sözleşme emeklilere de yansıtılacak.
Greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu grev uygulanan iş yerinde neden oldukları maddi zarardan sendika sorumlu tutulamayacak. Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grevi ve lokavtı, genel grev ve lokavt, iş yeri işgali, iş yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişlere ilişkin yasaklar kaldırılacak"
Yukarıda, kırmızıyla belirttiğim bölümde adı geçen, "Kamu Görevlileri Kurulu" hükümetin seçtiği kişilerden oluşacak ve elbette işverenden yana karar alacaktır. Hükümet, işyerlerinde işlerin aksamasını ister mi, istemez. Hali hazırda çalıştığım iş kolunda, toplu sözleşme hakkı var ama grev yasak. Uyuşmazlık sonunda ise YÜKSEK HAKEM KURULU son kararı veriyor ve kesin hükmündedir. YHK'da her zaman işverenin emirlerine ve verilmesini istediği zam oranlarına sadık kalmıştır.
Ayrıca, ilgili maddede, siyasi amaçlı gerev hakkı verildiği söylenilmesine rağmen, siyasi amaçlı lokavt hakkı da işverene veriliyor. Yani, işveren tamamen siyasi amaçla çalışanlarını kapının önüne koyabilecektir. Efendim, aynı siyasi amaçla çalışanlar iş bırakabiliecekse, işveren de çalışan çıkartabilmelidir diyebilirsiniz. İşte burada, tam bir, "çalışanla işvereni birbirine kırdırma alçaklığı vardır" derim.
8 yıldır ülkeyi sözde yöneten bir hükümetin, sözde demokratik hak ve özgürlükleri genişleteceğini söyleyerek, uydurma ve kandırmalardan oluşan referandumla ortaya çıkmasının zamanlaması da düşündürücüdür. İnşallah bu referandum sonları olacaktır. Refarandumda evet çıkacaksa şayet, bu başlıkta alıntıladığım, "erkek deve, dişi deve" fıkrası yakışacaktır ülkem halkına. Sonrasında, "ampül" fıkrasındaki taksi sürücüsüyle beraber, acil serviste şifalar dilemekten başka yapacak bir şey yok.